1946 yılında Auschwitz Nazi kampından kurtulmayı başaran, varoluşsal psikoterapinin babası Viktor Frankl, bu süreçte “Yaşamak için bir “neden”i olan kişi, her türlü “nasıl”a dayanabilir” diyen Nietzche’den dayanma gücü alır.
Hayata tutunmak için bir amacı olmayanların kampta hızla kırıldıklarına şahit olan Frankl, yarına tutunmak için bir amacı olanın, hem umudunun hem de cesaretinin olduğunu görür.
Çocukluğundan beri hayatın anlamını sorgulayan Frankl, kamptan kurtulduktan bir müddet sonra, gelecek yönelimiyle hazırlanmış bir terapi yönteminin gelişmesine öncülük eder. Logoterapi adını verdiği bu yöntem, insanın hayatına anlam kazandırabileceği amaç ve hedefleri bulmasını sağlayarak terapi etmeyi öngörür. Frankl’e göre insan, kendi idealleri ve değerleri için yaşayabilme yetisine sahiptir. İnsan ruhunu iyileşebilmek için hayatının anlamını bulmalı, her tür acının üstesinden pozitif bir bakış açısıyla çıkabilmelidir.
Logoterapi’nin insana yüklediği en büyük görev sorumluluk bilincidir. Sorumluluk bilinci, hayatta anlam bulmanın ilk yolunu oluşturur. İkinci yolu insana ve doğaya sevgi, üçüncü yolu ise acı çekmektir. Logoterapi’yi diğer ekollerden ayıran en belirgin özellikse, kişilik gelişiminin önemine yaptığı vurgudur.
İş Yaşamında Anlam Yaratma Çabası
Anlam yaratma çabası bu yüzyılda şirketlerin de en değerli çabası olmaya başladı. Bir şirketin oyunda kalabilme becerisi tüm paydaşlarına karşı sorumluluk bilinciyle ne derece hareket ettiği, insanı ve doğayı ne derece önemsediği, toplumun çektiği acılara ne derece duyarlı yaklaşarak çözüm üretebildiği ile yakından ilgili oldu.
BrandMap dergisi Ekim 2018 sayısında yayınlanan yazımın devamını okumak için
One thought on “İnsanın Anlam Arayışı: Viktor Frankl & Tim Berners-Lee”
Comments are closed.