Gelecekte Ayakta Kalacak Şirketlerin DNA’sı
Pozitif Psikoloji, psikolojinin bir alt dalıdır ve bilimsel çalışmalara dayanır.
Fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan bireylerin iyi olmaları için nelerin yapılması gerektiğini araştırır. Yaşam sevincinizin ve yaşam kalitenizin artması için hangi faktörlerin ön planda olması gerektiği ile ilgilenir. En zor hayat koşullarında dahi bireyin ruhsal, zihinsel ve fiziksel gücünü korumasına ve psikolojik dayanıklılığını güçlendirmesine etken olan faktörleri araştırarak uygulamaya koyar.
Pozitif Psikoloji özünde, daha mutlu, umutlu ve erdemli bir yaşam sürebilmek için gerekli olan kişisel ve toplumsal (çevresel) faktörlerin iyileştirilmesini sağlar.
Hayat amacınızın ne olduğunu bulmanıza ve yaşamdan aldığınız tadın artmasına destek olur. Bilimsel uygulama ve ölçümlemeler kullanır.
Dünya’da korku ve kaos’un yükseldiği, fakirliğin çözümlenemediği, kaynakların yetersiz kaldığı, sosyal adaletin sorgulandığı, terörün başgösterdiği, teknolojinin sosyal normları değiştirdiği ve korkunun içimize işlediği bir dönemde, pozitif psikoloji bilimine olan ihtiyacın artması hiç de şaşırtıcı değildir.
Duygular, davranışlarımıza yön veren güçlü motivatörlerdir.
Pozitif psikoloji bir mutluluk bilimi değildir ama insanı mutlu eden faktörlerin ve uygulamaların neler olduğunu araştırmak, bu alanın çalışma konularındandır.
İyi bir hayat, hem olumlu hem de olumsuz duyguların optimum dengesini gerektirir.
Pesimist ya da optimist duruşa sahip olup olmadığınızı, olayları nasıl anlamlandırdığınıza bakarak anlıyoruz. Bu anlamlandırmayı 3 kriterle çözümlüyoruz: Süreklilik, yaygınlık ve kişileştirme eğilimi.
Örneğin, optimist kişiler, başlarına gelen kötü olayları geçici, bir seferlik, ya da kendi kontrolleri dışında gelişen süreçlere bağlama eğilimindedirler. Pesimistler ise kötü olayları kalıcı ve geleceğe yönelik ısrarcı görür. Olan olaylardan sürekli kendilerini suçlama eğiliminde olurlar.
Marka’nızı Anlamlandırılma Çabanız, İnsanın Anlam Arayışı ile İlgilidir.
Viktor Frankl’i bilirsiniz.
“The Search for Meaning” (İnsanın anlam arayışı) isimli çalışmasıyla bir çoğumuzun hafızasına kazınmıştır. Kanımca bu kitabı, her iletişimci ve marka yöneticisinin okuması, markalarının geleceğini şekillendirmeleri açısından kritiktir.
Şimdi biraz Frankl’ın yaklaşımlarını inceleyelim, çünkü markaları anlamlandırma çabası içerisinde Frank önemli noktalara parmak basıyor.
Frankl’e göre yaşamı anlamlı ve amaçlı kılan, insanın olanca acıya katlanma yolları bulabilecek tinsel bir özgürlüğe sahip olmasıdır.
2. Dünya Savaşı sırasında, dört toplama kampından sağ kurtulmayı başaran Frankl, ölüm-kalım savaşının ortasında direncini ve hayatta kalabileceğine olan umudu koruyabilmiştir. Korku ve kaos’a sürüklenilen bir dünya düzeninde, kurumlara güvenin dip yapmış olduğu bu dönemde markalar, topluma ve müşterilerine umut nasıl aşılayacaklar? Güveni hangi dinamikler üzerine inşa edecekler?
Insan yaşamı anlamlı kılmak için ruhsal bir özgürlük arayışına ihtiyaç duyuyorsa, bu özgürlük ihtiyacının yükseldiği bir geleceğe markalar nasıl hazırlanacaklar?
Frankl’a göre yaşamdan ne beklediğimizin bir önemi yoktu; asıl önemli olan, yaşamın bizden ne beklediğiydi.
Duygusal marka döneminin yavaşlamaya, sosyal marka yaratma döneminin yükselmeye gerek duyduğu bu yüzyılda, pozitif psikolojik yaklaşımlara sahip olan markaların güçlenerek yükseleceğini söyleyebiliriz.
Pozitif Psikoloji alanında yapılan araştırmalar, insan mutluluğunun en temel göstergesinin sosyal ve aile bağları olduğuna işaret ediyor.
İşe başlama saatinin sabahın 7.oo’sine çekildiği iş ortamlarında, haftada 45 saatin üzerinde çalışmak zorunda kalınılan büyük şehir yaşamlarında, iş çıkışı eve gitmenin iki saati aşabildiği çevre şartlarında, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyanın en önemli sağlık sorununun depresyon olarak karşınıza çıktığı zaman diliminde, sevdiklerinize ayırmak istediğiniz dakikaların giderek yok olduğu gerçeğinde, işsizliğe bir türlü çare bulamayan bir sistemde, toplumsal huzurun tehdit altında kalmasıyla oluşan korku ortamında ve hayatınızın giderek daha da robotlaşan döngüsünde; yaşam tatmini artırmak, mutlu ve umutlu müşterilerden oluşan bir toplum yaratmak için markalar ne yapacak?
Belki daha doğru olan soru, büyüme izninizi paydaşlarınızdan alabilmek için yaşamı toplumla birlikte inşa edecek öngörülü markalar ne zaman ve nasıl harekete geçececek?
Pozitif Psikoloji temelli yaklaşımlarda, yaşam kalitesi belli dinamikler üzerinde oturur. Bunlardan biri “entelektüel iyi oluş”tur. Entellektüel iyi oluş, insanın bilme ve anlama ihtiyacı ile ilgilidir.
Geleceği inşa etmek için düşünmeye ihtiyacımız vardır.
Düşünmeye zamanımız var mı?
Yaratmak için merak etmeye, araştırmaya, gezmeye, dolaşmaya, farklı insanlarla konuşmaya ihtiyaç vardır.
Zamanı olmayan marka yöneticilerinden oluşan bir şirkette yetenek yönetiminden bahsedilebilir mi?
Mutluluk veren kaynakların başını çeken faktör, sevdiklerimizle kaliteli zaman geçirmek.
Sevdiklerinizle sizi bir araya getiren bir markaya sevgi duyarsınız. Tercih ve tavsiye edersiniz. Burada bir ürün satışından bahsetmiyorum dikkat ederseniz. Bir satış taktiğinden de bahsetmiyorum. Markayı yöneten kişi olarak sizin “temel psikolojik ihtiyacınızdan yoksun olduğunuz” bir döngüde optimal seviyede mutlu olmanız zor ise, size sevgiyi veremeyen bir markadan, müşterinin sevgi alması bir marka oyunu olabilir mi?
Markaların %73’ü ortadan yok olsa, kimsenin umrunda olmayacağını söyleyen müşteriler, bizlere bir mesaj veriyor olabilir mi? *
“Güven her dilde aynıdır” dediğiniz için “güven” inşa etmiş oluyor musunuz?
Yeni bir satın alma yaptığınız için “Birleştik, mutluyuz” demeniz, müşterilerinizin umrunda mı? “Onlar da birleşirsem mutlu olacak mı?” diye müşterilerinize sorarak satın alma kararı aldığınız için mi kutlama reklamları yayınlıyorsunuz?
Pozitif Psikoloji ve İletişim
Pozitif Psikoloji araştırmaları, daha tatminkar bir yaşamın anahtarlarından bir diğerinin başkalarına yardım etmemiz olduğunu gösteriyor.
Yardım ettiğimizde, kendimizi iyi hissediyoruz. Kendi hakkımızdaki düşüncelerimiz olumlu oluyor. Bu da “iyi oluş” halimizi etkiliyor. Kültürlerimizi ve dolayısıyla alışkanlıklarımızı değiştiren makro dinamikler, müşterilerin beklentilerini, artan oranda, markaların sunduğu hizmetin ötesinde, topluma nasıl birlikte yol aldığı ile değerlendiriyor.
Öyleyse, şu sorulara kafa yoralım:
Markalar, yaşam kalitenizi nasıl artırıyor?
Markalar, sundukları ürün ve hizmetlerle ya da yaptıkları sosyal sorumluluk projeleriyle yaşam kalitenizi arttırdıklarını söylediklerinde, hangi verilere dayanarak böyle bir iddiada bulunuyorlar? Elinizde veri yoksa, bunu söyleme hakkına sahip misiniz?
Kanımca, sosyal marka yaratmanın en kritik ve temel öğesi yaşam kalitesi dinamikleri üzerine inşa edilen iletişim ve yönetim stratejisidir. 2013 yılında kurduğum IPPA Istanbul Pozitif Psikoloji Akademisi, markalara bu alanda stratejik iletişim danışmanlığı, yaşam kalitesi modeline dayanan marka/KSS proje yönetimi ve iletişimi hizmetleri ile Pozitif Psikoloji temelli eğitimler vererek, yüzü geleceğe dönük şirketlerin DNA’larını güçlendiriyor.
V-Pozitif Markalar
Fordham Universitesi’nin ABD’de yaptığı “consumer well-being” araştırmasına göre müşterilerinin yaşam kalitelerini artırmaya odaklanmış markalar arasında sırasıyla Wal-Mart, Facebook, Google, Visa, McDonald’s, Yahoo!, Coca-Cola, Amazon, Microsoft, Kellogg’s geliyor. V Pozitif, pozitif psikolojiden yararlanarak yapılan çalışmalarla markaların, müşterilerinin yaşam kalitesini nasıl artırdıklarını gösteriyor. Yaşam tatmini arttıkça, müşterilerin daha olumlu duygularla hayata yaklaştıklarını keşfeden markalar, finansal değerlerinin arttığına da şahit oluyorlar.
Toplama kampında kaldığı sürede insanları gözlemleyen Frankl der ki: Haysiyetli insan hiçbir koşulda onurundan vazgeçmeyendir. Frankl’a göre iki tür insan vardır. Biri soylu insan, diğeri soysuz insan ırkı. Aralarındaki fark, birinin diğerinden onurlu olmasıdır.
Markanızın onuru, onun itibarıysa, geleceğin şirketleri, sosyal marka yaratmanın ne anlama geldiğini ve hangi dinamikler üzerinde yükselmesi gerektiğini en doğru çözümleyenler olacaktır.
Fatmanur Erdogan’ın Marka Yönetimine Pozitif Psikolojik Yaklaşımlar isimli köşe yazısı BrandMap dergisinin Aralık 2016-Ocak 2017 sayısında yayınlanmıştır.