“In the factory we make cosmetics. In the store we sell hope”
“Fabrika’da kozmetik ürünler üretiyoruz. Mağazada ümit satıyoruz.”
(Charles Revson, founder of Revlon).
Türk insanı olarak dramayı pek severiz.
Öyle severiz ki, iletişim kampanyalarında hep damardan gireriz.
Birkaç bebek, anne-çocuk, fakir hayatlar, göz yaşı da döktürttük mü… deymeyin keyfimize.
Bu damarı yakaladık mı bırakmayız.
Birbirinin aynısı kampanyalar, reklam filmleri ve sadece fikir bazlı hazırlanmış iletişim çalışmalarına maruz kalıp dururuz.
Kuralları yıkmaya, iletişim alanında yenilikler yaratmaya, kurumsal iletişimi canlandırmaya biraz cesaretiniz varsa, buyrun o halde, iletişimde pozitif psikoloji laboratuarına…
Stratejik İletişim’e Geleneksel Yaklaşımlar
Reklam çalışmaları temelde bireylerin “mutsuzluğunu” hedef alır.
Ürün ve hizmetlerin tercih edilmesi bireylere “mutlu” bir yaşamın kapısını aralar.
Mutsuzken alışveriş yapmanın insana rahatlık vermesi biraz da bu sebeptendir.
Dünya zenginleşirken ve gelir seviyeleri artarken, özellikle gelişmiş ülkelerde mutsuzluğun artması GSMH’nin ülke refahını ölçmekte yetersiz olduğunu düşündürten en önemli gösterge oldu.
Böylece Gross Happiness Index oluştu.
Dünya farklı bir yöne doğru gitme çabasına girdi ama şirketlerin çoğu kurumsal marka yönetiminin nasıl olması gerektiğini bildiğinden, konuları hep teker teker yönetme çabasına girdi. Hiç bir kurumsal marka stratejisi olmadan.
Örneğin, Kurumsal İletişim alanında çalışanlar sürdürülebilirliğe el attı ve bu alanda en fazla bilgi sahibi olanlar onlar ancak onlar bu konuyu kurumsal marka stratejisine ve iletişimine çeviremediler. Günü kurtaran işlerden öteye geçmedi. Bundaki önemli sebeplerden biri CEO’ların kurumsal iletişim fonksiyonunu hala gazete ve dergide haberin çıkartılmasından ya da eventçilikten öte bir fonksiyon olarak pek görmemesi diyebiliriz.
Pazarlama yönetimleri sürdürülülebilirlikten pek anlamıyorlar hala. Bu yüzden, konuya zaten pek el atamadılar. Attıklarındaysa cause-marketing ya da bağışın ötesine pek geçemedi.
Bir de ezber bozan şirketler vardı tabii. Contemporary Istanbul 2016’da Arçelik Cycles standı, arabesk geri dönüşüm çalışmalarından ziyade eski nesil iletişimi terk etmiş, çagdaş ve çevik bir şirket yapısı ile karşı karşıya olduğumuzu düşündürtüyordu.
Anneannenin Tereyağı Gibi Değil. Üzgünüz.
Dünya değişiyor. Hızla.
Negatif duygular üzerinden iletişim yapmaya alışmış dünyamız ise bir türlü değişemiyor.
Bunca sorunların yaşandığı bir dünyada, korkuyu baz alarak yaptığımız iletişim sorunları daha da körüklüyor.
Nasıl mı?
Depresyon artıyor. Anksiyete bozuklukları yükselişte. Mutsuzluk tavan yaptı. İnsanlar yaşama sevinçlerini kaybettiler.
Mutluluk üzerine yapılan araştırmaların son 20 yılda artmasının sebebinin önemli kısmı bundan.
Bir de insanlar artık eskisine nazaran bilgiye daha hızlı ulaşabiliyor.
Sosyal medya’da orda burda okuyorlar, dinliyorlar, seyrediyorlar…
Konulara olan farkındalıklar yükseldi.
Arabesk iletişime maruz kaldığında insanlar daha kolay anlıyorlar bir gariplik olduğunu: mesela “anneannenin tereyağı gibi” dediğin zaman, anneannenin tereyağı olmadığını biliyorlar.
“Yüzde 100 şekersiz” diye sattığınız kolanın içine koyduğunuz tatlandırıcıları ve diğer kimyasal maddelerin farkındalar.
Aptal muamelesi görmekten pek de hoşlanmıyorlar. Kim hoşlanır ki?
Bu tür arabesk ve samimiyetsiz iletişimler müşterileri sadece mutsuz etmiyor artık sinirlendiriyor da.
Markanın dürüst olmadığını düşünüyorlar.
Sonra ayıkla pirincin taşını.
Markalar bizleri yıllarca, ürünlerini kullandığımızda özgüven patlaması yaşayacağımıza inandırdılar. yıllar sonra sanki özgüveni yüksek ruh hastalarına dönüştük. Öyleyse markalar kendi elleriyle sadakati azaltmış ve ruh sağlığımızı bozmakta rol oynamış olabilir mi?
Markaların artık “Ben kot satıyorum. Ruh halinden sorumlu değilim deme lüksü yok”.
Kısaca, seni oyundan atıyor. Tıpkı son 15 yıl içerisinde, Fortune 500 içinde yer alan şirketlerin %52’sini oyundan attığı gibi.
Pozitif Psikoloji’nin İletişim’deki Rolü
İletişim stratejilerinde toplumun ruh halini güçlendirmeyi (pozitif psikoloji) odağına alan şirketler, hiç kuşkusuz, gelecekte güçlenerek ayakta kalacak olan şirketlerdir. Forbes’a göre 2020 yılında ruh ve akıl sağlığımızı güçlendirmeye yönelik kurulan start-uplara 1.5 milyar dolar yatırım yapıldı.
Marka iletişimlerinden müşterilerin iyi oluşunu sağlamanın kritik 2 yolu şöyledir:
- Kişilerin zaaflarını hedeflemektense, her açıdan daha sağlıklı olmalarına odaklanan iletişim stratejilerini temel almak
- Toplumun yaşam kalitesini ve iyi oluşunu yükseltmeye odaklanmak
Bunu yapabilmek için 3 şeye ihtiyacınız var:
- Strateji kurabilme becerisi.
- Pozitif Psikoloji bilimi ile iletişimi birleştirebilme yetisi.
- Eski köye yeni adet getirebilme cesareti.
Patagonia’dan bir Örnek

Umut
Umut, güven duygusu anlamına gelir.
Umudunu kesmek, umut beslemek, umut etmek, umut vermek olarak kullanırız.
Daha iyi bir gelecek peşinde olduğumuz bir dönemde, umuda ihtiyacımız var. Dürüst davranan şirketlere. Önce kendini düşünmeyen, bencillikten uzak bireylerden oluşmuş kurumlara. Güven duyabileceğimiz kurumlar, bize gelecek için “umut” verebilenlerdir.
Ümit
Ümit, daha çok ” beklenti” anlamına gelir.
örneğin: “büyük bir ümit, sevinç ve heyecan içinde ona mesaj attım” deriz.
Bireyi, iyiyi yapmaya teşvik ederek, bireyin kendi hakkındaki düşüncelerinin daha olumlu olmasını teşvik ediyor. Bu da kişinin değerleriyle örtüşen şekilde hareket etmesinden dolayı kişinin özgüveninin ve özsaygısının artmasına neden oluyor.
Stratejik İletişim’de Pozitif Psikolojik Yaklaşımların tamamını öğrenmek isterseniz, kurumlara yönelik düzenlediğimiz “Pozitif Psikoloji Lab” atölyelerimiz tam sizlik.